Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu ile Okul Sağlığı Çalışma Grubu üyesi de olan Dr. Tomris Cesuroğlu, “Yaz döneminde çok sivri pikler beklemiyoruz. Ancak esas risk sonbaharda. Böyle devam ederse 2021 sonbaharı 2020’den çok farklı olmayacak” dedi.
Aynı zamanda Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu ile Okul Sağlığı Çalışma Grubu üyesi de olan Dr. Tomris Cesuroğlu, “Bu yaz çok sivri pikler beklemediğini” ancak esas riskin sonbaharda olduğunu söyledi.
Birgün’den İsmail Arı’nın sorularını yanıtlayan Cesuroğlu, “Salgın yönetimi böyle devam ederse 2021 sonbaharı 2020’den çok farklı olmayacak gibi duruyor. Türkiye Kuzey yarıküredeki OECD ülkeleri arasında ilkokulları açık ara ile en uzun süre kapalı tutan ülke. Düğünlere, kongrelere, toplu açılışlara devam ederken, AVM’ler, restoranlar, fabrikalar ve iş yerlerini açık tutarken okulları kapatarak pandemi yönetmeye çalışan başka bir ülke yok dünyada. Filyasyon ise kısa sürede evlere ilaç dağıtım sistemine dönüştü” dedi.
‘SALGIN YAPAY GÜNDEM İLE YÖNETİLDİ’
Pandemide çok sayıda hata yapıldığını aktaran Dr. Tomris Cesuroğlu, salgının yapay gündemlerle yönetildiğini belirtti.
“Salgın döneminde yapılan yanlışlar nelerdir? Hangi hatanın sonucu ne oldu?” sorusu yöneltilen Cesuroğlu, şu yanıtı verdi:
“Türkiye’de pandemi yönetimi de çok sayıda hata yapıldı. Pandeminin özellikle ilk aylarında ağırlık tanı ve tedaviye verildi, etkili bir toplum sağlığı yaklaşımı ile salgını erken safhada dar bir alanda tutma fırsatı kaçırıldı. Salgının ilerleyen aylarında ‘filyasyon’ gibi çalışmalar ile şekilsel olarak ‘halk sağlığı’ uygulamaları yapılmaya başlandı ama gerçek bir toplum sağlığı bakış açısına sahip olunmadığı için ‘filyasyon’ kısa sürede ‘evlere ilaç dağıtım sistemine’ dönüştü.
Salgın yönetimi ‘Covid mi, ekonomi mi?’ gibi yapay bir gündem ile yönetildi. Bu hataya ne yazık ki muhalefet de düştü. Yani “Ya ekonomiyi kapatıp salgındaki vaka ve ölüm saylarını düşüreceğiz, ya da ekonomiyi açık tutup halkın evine ekmek götürmesini sağlayacağız. Ancak, o zaman da Covid-19’dan ölecekler” dendi. Bu sırada da ekonomiye, özellikle büyük sermaye odaklarının üretimine katkısı bulunmayan herkes, yani çocuklar, gençler, yaslılar, kadınlar, gündelik isçiler, yoksul aileler gözden çıkarıldı.
Çok önemli bir başka hata da hastalığın yayılma mekanizmalarının toplumla anlaşılır bir şekilde paylaşılmaması oldu. Örneğin, yüzeylerden yayılmanın Covid-19 salgınında belirli bir rol oynamadığını gecen yazdan beri biliyoruz. Ancak halk bu değişen ve gelişen bilgilerden haberdar edilmedi. Gereksiz yere aylardır yüzeylere ve hijyene odaklanılmaya devam ediliyor.
Halka 4M prensibi paylaşılmalıydı: Maske, mesafe, mekan, müddet. Yani maske mesafe yanı sıra hangi mekanda (kalabalık, tenha, havalandırması iyi, kötü), ne kadar süreyle bulunduğunuz bulaşmayı etkileyen kritik faktörler. Türkiye’de dışarının tehlikeli olduğu algısı ile ‘eve kapanın’ dendi. Hâlbuki 4M’nin ihlal edilmesi ile bulaşma en fazla evlerde, sosyal buluşmalarda oldu. Hastalığı en çok sevdiklerimizden alıyoruz, en fazla sevdiklerimize bulaştırıyoruz. Çünkü onların yanında gardımızı indiriyoruz, maskeyi mesafeyi bırakıyoruz, uzun süre kapalı ortamda vakit geçiriyoruz.”