İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geçtiğimiz Pazartesi günü HaberTürk’te Kübra Par’ın moderatörlüğündeki Açık ve Net programına konuk oldu.
Çete lideri Sedat Peker’in kendisi hakkında ortaya attığı iddialara yönelik soruları cevaplaması beklenen Soylu, yaklaşık üç saat boyunca birçok konu hakkında konuştu.
Sosyal medyada Soylu’nun cevaplaması gereken soruları cevaplamadığına yönelik yüzlerce eleştiri paylaşımı yapılırken gazeteciler Merdan Yanardağ, İsmail Saymaz, Veysi Ateş, Mehmet Akif Ersoy ve programı yöneten Kübra Par da eleştirilerden nasibini aldı.
Bakan Soylu’nun açıklamalarını ve gündemi gazeteci yazar Timur Soykan kozmopolitik.com.tr’ye değerlendirdi.

Pazartesi yapılan programda en çok gündeme oturan soru sorma fırsatı bulabildikleri anda gazetecilerden birinin Bakan Soylu’ya yalnız mısınız? sorusunu yöneltmesiydi.
Timur Soykan, bu soruyu ”Süleyman Soylu yalnız değil. AKP içindeki Türk-İslamcı-Milliyetçi unsurlar Soylu’nun yanında. Erdoğan düşük profilli siyasilerin etrafının dolmasına izin vermiştir. Başka siyasi figürlerin kendi yanında sivrilmesinden özellikle uzak durmuştur. Hatta bu yüzden damadını hep yanında tutup kendisinden sonraki süreç için damadını işaret eden tavırları da çok net olmuştur. Ancak damadı ekonomi yönetiminde o kadar başarısız oldu ki onu da tasfiye etmek zorunda kaldı, bırakmak zorunda kaldı. Süleyman Soylu, Erdoğan’ın isteği dışında Başkanlık Sistemi’nin fiili başbakanı haline dönüştü. Bütün boşlukları, faaliyetlerini kendi başarısı olarak sunmayı başardı. Yetki alanını genişletti. Bu aslında Erdoğan’ı da rahatsız eden bir şey çünkü kamuoyu yoklamalarında Erdoğan sonrasında Soylu’nun bu kadar yüksek çıkması Erdoğan’ın istediği bir şey değil. Bu anlamda Soylu yalnız mı derken parti içinde Soylu’ya büyük bir tepki var Erdoğan’ın grup toplantısındaki açıklamasından sonra Soylu artık yalnız değil ama Erdoğan’ın bu açıklaması parti içindeki gerilimi bitirecek mi? Sanmıyorum”
Süleyman Soylu’nun HaberTürk’te katıldığı yayın, yayın anında ve sonrasında çeşitli tartışmalara yol açtı. Bakan’ın sorulabilen sorulara cevap vermemesi, kendisinin gazetecilere sorular yöneltmesi, iddialar hakkında pek konuşmaması ve bu durum karşısında gazetecilerin durumu soru işaretlerini beraberinde getirdi. Bu durumu sorduğum Soykan, ”Bir bakanın uzun süredir yandaş olmayan gazetecilerin karşına çıkması aslında bir mecburiyet olarak iktidarda görüldüğü anlaşılıyor. Soylu aslında gerçek gazeteciliğe ihtiyaç duydu. Yandaş gazetecilerin, milyarlarca dolar aktarılan havuz medyasının toplumda karşılığı yok onun yerine kendisini ifade edebilmek için gerçekleri savunan gazetecilerin önünde olmak zorunda kaldı. Ancak performans olarak sorulara yanıt vermemeyi tercih etti. Sedat Peker’in iddiaları konusunda neler söyleyeceğini merak ediyordu ancak o hamaset siyasetini sürdürdü ve sorulardan kaçmayı tercih etti. Bakanın yanıtlarında kısıt olmaması formatta da sıkıntılar oluşturdu. Konuşmak istemeyen bir siyasetçiyi konuşturmak zordur. Siz ona soruyu sorarsınız ancak program süresi kısıtlı olduğu için o konuyu bambaşka yerlere sürükler. Konuyu çekmek de net müdahaleleri gerektirir ancak Soylu, buna izin vermeyecek bir hitap uzmanı. Siyasetçiye yanıtlamak istemediği bir soruya yanıt almak çok zor bir iş hele böyle bir moderasyonda. Dört gazetecinin olduğu ve program süresinin kısıtlı olup siyasetçiye süre kısıtı olmayan bir moderasyonda. Ancak meslektaşlarımız İsmail Saymaz ve Merdan Yanardağ sorularında ısrarcı oldular mümkün olduğunca. Orada önemli olan şöyle bir durum vardı biz gazeteciyiz toplumun geneli bizden bir siyasi gibi konuşmayı bekliyor bir had bildirmek gazetecinin göreviymiş gibi bekliyorlar oysa gazetecinin görevi kamu adına sorularına yanıt alabilmek bununla uğraştı arkadaşlar. Belki biraz daha sorulara yanıt alamadıklarını gördüklerinde bir miktar daha müdahale edebilirler. Gazeteci arkadaşlarımız sorulara yanıt vermeyen bir İç İşleri bakanı vardı ve onlar bunu ortaya koydular.” yorumunda bulunuyor.
Bakan Soylu’nun programda kendisine gelen soruları bu benim değil yargının konusu diyerek Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ü işaret etmesi dikkatlerden kaçmamıştı. Parti içindeki ekiplerin kavgası yeni bir boyuta mı taşındı sorusunu yönelttiğimiz Soykan bunu ” Sedat Peker skandalının AKP içinde yıllardır devam eden savaşı çok ciddi bir boyuta taşıdığını düşünüyorum. Erdoğan’ın 22 gündür süren sessizliğinin çok ciddi bir kırılma yaşandığını düşünüyorum. Parti içindeki Milli Görüşçüler kendilerini partinin öz çocuğu olarak görüyorlar ve kuruluş çizgisine dönmesi gerektiğini Cumhur İttifakı’nda MHP’ye yaklaşılan çizginin tehlikeli olduğunu düşünüyorlar ve Soylu’yu istemiyorlar ona biraz daha devşirme olarak bakıyorlar. Süleyman Soylu HaberTürk’e kamuoyunun sorularına cevap vermek için değil, parti içine özellikle Erdoğan’a mesaj vermek içindi. Ben Erdoğan’ın gücünü korudum demek istedi konuşmasına 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri arasındaki süreci anlatarak başlayarak. Erdoğan’da bugün yaptığı yaptığı konuşmada (grup toplantısı konuşması) Soylu’ya sahip çıktı aynı konuşmada Erdoğan parti içinde artan rekabet ve gerilim yüzünden de artık genel siyasette gerilimi arttırmak ihtiyacı duymasından kaynaklı Meral Akşener’e yönelik sokak çağrısı içeren konuşmaları gerilimi daha da arttıracağını ortaya koyuyor. Parti bütünlüğünü korumak için Erdoğan bu destek açıklamasını yapmak zorunda kaldı.”
Sedat Peker’in 7. videosunda yaptığı açıklamalar akıllara 90’ları ve faili meçhul cinayetleri getirdi. Soykan bu durumu ”Sedat Peker videolarından sonra yapılan açıklamalar 90’ların kapağını açmaktan ziyade çok daha vahim bir durumla karşı karşıya kaldığımızı ortaya koyuyor. Susurluk’tan sonra yaşananlarda devlet kurumları vardı, yargı belirli ölçüde görevini yapıyordu. Devlet içinde gazetecilere bilgi sızıyordu, istihbarat raporları hazırlanıyordu ülkenin böyle bir tehlikeye karşı mafya devlet siyaset üçgeninde büyük bir bataklığa dönüşmesi tehlikesine karşı devletin mekanizmaları devreye giriyordu. Meclis’te araştırma komisyonları kuruldu ve araştırmalar yapıldı bu karanlık güçlere karşı devleti koruma mekanizmaları vardı. Başkanlık sistemiyle ondan da önce hatta tek adam rejimiyle birlikte yargının da harekete geçemediği yasamanın da harekete geçemediği ve aslında karanlık tablonun deşifre ya da tasfiye edilmesi için hiçbir iradenin olmadığı çok daha karanlık bir tabloyla karşı karşıyayız. Hükümetten de bu dönemle alakalı yapılan açıklamalar gerçekten yetersiz. Skandal büyüdükçe konuşmak zorunda kaldılar. Sadece Erdoğan’ın konuşmasıyla baskılanabilecek bir olay değil yaşadığımız. Bu gerçekten Türkiye tarihinin çok önemli olaylarından bir tanesi. Bu dış güçler, teröristler denerek temizlenecek bir sorun değil bu gerçekten bir beka sorunu. Bu siyaset biçimi Erdoğan’ı bu sefer zorlayacak gibi görünüyor.” şeklinde açıklıyor.
22 günlük sessizliğini Çarşamba günü yaptığı grup konuşmasında bozan Cumhurbaşkanı için ”Erdoğan’ın konuşması yüksek tondan sahip çıkmak yerine aynı hamaset sloganları çerçevesinde bunun bir dış güçlerin operasyonu olduğu şeklinde artık toplumda hiçbir karşılığı kalmamış, ezberlenmiş bir siyaset biçimi. Toplumdaki tabanını tutmak için söylemlerinin sertleşmesi gibi bir durum söz konusu. Meral Akşener’ yapılan protestoyu güzelleyen söylemleri aslında çok çok büyük endişe yaratıyor. Suç örgütüne mafyaya geçmişte meşruiyet sağlayan iktidar belki de sokakta milisler yaratmayı hedefliyordu. Sedat Peker yerine bugün sokakta pek çok unsur var. Ama görüyoruz ki bu siyaseti sokağa çıkan toplumdaki kutuplaşmayı çok daha arttırmayı hedefleyen koltuğunu korumak için iktidar kaybetmemek için bu ülkedeki insanları birbirine düşman etmekten çekinmeyecek bir yaklaşımla karşı karşıyayız.” yorumunda bulunuyor.