Halkevleri, insanlığın büyük bölümünün aşıya zamanında erişiminin engellenmesi pahasına COVID-19 salgınına karşı geliştirilen aşıların patentlenmesine ve ilaç firmalarının kârlılığını önde tutan aşı ticaretine karşı Pfizer’in Ortaköy’de bulunan fabrikasının önünde açıklama yaptı. Halkevciler, Türkiye’nin DTÖ’nün 2001’de yayımladığı ve “epidemilerde ve ulusal felaketlerde fikri mülkiyet hakları sözleşmesinin esnetilebilmesini” öngören Doha Deklerasyonu’na dayanarak jenerik aşı üretimine derhal başlaması çağrısında bulundu.
COVID-19 salgınına karşı çok sayıda ilaç şirketi aşı geliştirirken, bu aşıların tamamı pantentlenerek milyarlarca insanın zamanında erişemediği metalar haline getirildi.
Halkevleri, her gün dünya genelinde binlerce kişi koronavirüs salgını nedeniyle hayatını kaybederken ilaç şirketlerinin aşı ticareti ile kasalarını doldurmasına karşı Pfizer şirketinin İstanbul Ortaköy’de bulunan fabrikasının önünde açıklama yaptı.
Açıklamada Türkçe ve İngilizce “Aşıda patent öldürüyor. Patent kaldırılsın” yazılı pankart açıldı. Eylemde “Fikri mülkiyet hakkı, yaşama hakkının, özgür toplumsallaşma hakkının karşısına konulamaz” denilerek, başta Pfizer ve Astra Zeneca olmak üzere aşı ticareti yapan ilaç şirketlerine boykot çağrısı yapıldı.
Türkçe basın metnini Halkevleri İstanbul Bölge Temsilcisi Zeynep Çelik okurken, İngilizce metni Ayşe Baykal okudu.
“6 milyar insan aşılanmazsa salgın yenilmez”
Açıklamada, COVID-19 salgınının 8 milyar insanı tehdit ettiğini, bir yıldan fazla süredir insanların hayatlarını bu tehdit altında şekillendirdiğini hatırlatan Çelik, “Hayatımızı korumak için bir yıldır sosyal varlığımız evlerimiz ile (eğer hala gidebileceğimiz bir işimiz kaldıysa) işyerimiz arasına sıkıştı” dedi.
Salgının durdurulabilmesi ve SARS-CoV-2 virüsünün etkisiz hale getirilebilmesi için, aynı zaman dilimi içinde enfeksiyon zincirini kıracak kadar insanın aşılanması şart olduğunu, bu şart sağlanamazsa, aşılama yalnızca aşıya dayanıklı virüs mutasyonlarının ortaya çıkmasına ve salgının bu mutasyonlarla devam etmesine neden olacağını ifade eden Çelik, “Enfeksiyon zincirinin kırılabilmesi için gereken aşılama oranına tek tek ülkelerde ulaşılması da yeterli değil. Dünya’nın herhangi bir yerinde salgın devam ettiği sürece insanlığın tamamı hastalık tehdidi altında olacak. 8 milyar insanın en az 6 milyarı aşılanmadığı sürece insanlığın COVID 19 salgınını yenmesi olanaklı değil” dedi.
Aşı patentleri yeterli aşılama için engel
“Ne yazık ki neoliberalizm dayattığı fikri mülkiyet hakları anlaşmaları ile COVID-19 aşılarını bir uluslararası ticaret malı haline getirmiştir. Hindistan ve Güney Afrika’nın başlattığı “COVID 19 aşılarından patentin kaldırılması” görüşmeleri, ABD, AB, Kanada, Japonya, Avusturalya gibi emperyalist ülkeler tarafından engelleniyor” diyen Çelik, COVID-19 aşısında patentin kaldırılmaması ve aşının ücretsiz veya çok ucuza sağlanamaması halinde, yüzlerce ülkede yeterli aşılama yapılamayacağını ifade etti.
Emperyalist kapitalist devletlerinin desteğini arkasına alan dev ilaç şirketleri, aşıda patent uygulamasını kaldırmayarak, neoliberal iktidarlar, COVID 19 aşısının üretimini ve tedariğini kamulaştırmayarak, insanlığın COVID 19 salgınını yenmesinin önündeki en büyük engeller haline geldiler. Tekelci sermaye ve kapitalist hükümetler, ellerindeki güçle milyarlarca insanın sağlık ve özgür toplumsallaşma haklarını gasp ediyor.
Tutarsız, plansız ve ayrımcı aşı politikası etkin mücadeleyi engelliyor
AKP iktidarının izlediği tutarsız, plansız ve ayrımcı aşı politikası ile aşının, COVID-19 ile etkin bir mücadelenin aracı olmasını önlediğini belirten Çelik açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi:
2011’de Hıfzısıhha Enistitüsü’nü kapatan AKP iktidarı, COVID 19 aşısının yerli, yeterli ve kısa zamanda üretimini olanaksız hale getirmiştir. İktidar, salgın başlar başlamaz yapılan, Hıfzısıhha Enistitüsü’nün yeniden açılması çağrılarına kulak tıkayarak, ülkeyi “ithal aşı”ya mahkum etmiştir. Aşı ithalatı kararları Saray’ın karanlık odalarında planlanmış, halkın ve bilim insanlarının denetimine kapalı bir süreç işletilmiştir. Hazinenin dibine darı eken ve bugün bütün Türkiye halkına “128 milyar dolar nerede” sorusun sorduran ekonomi politikalarıyla birlikte ortaya çıkan uygulama ve sonuç tam bir rezalettir: Gelen sınırlı sayıdaki ilk aşılarla yüksek risk gruplarından önce ayrıcalıklı “devlet adamları”nın, sonra yandaşlarının aşılanması; arkasından ithalat zincirinin bozulmasıyla ikinci dozlarda yaşanan aksaklıklar; bunun ardından da Çin’den yapılan aşı ithalatının sürdürülebilirliğine ilişkin sorunlar nedeniyle başta Pfizer-Biontech aşısı olmak üzere başka aşı ithal kanallarına başvurulmasıdır. Bu politikalarla, enfeksiyon zincirinin ülke bazında kırılabilmesi için ilk adım olan, aynı anda nüfusun %70’inin aşılanması mümkün değildir.
COVID 19 salgınını aşıyla önleyebilmenin en uygun yolu aşı patentleri engelinin “jenerik üretim” yoluyla aşılmasıdır.
Türkiye, DTÖ’nün 2001’de yayınladığı ve “epidemilerde ve ulusal felaketlerde fikri mülkiyet hakları sözleşmesinin esnetilebilmesini” öngören Doha Deklerasyonu’na dayanarak jenerik aşı üretimine derhal başlamalıdır. Bunun için Hıfzısıhha Enistitüsü derhal yeniden açılmalıdır. Her biri aşı laboratuvar çalışmalarını devletlerinden aldığı muazzam kamu kaynaklarıyla gerçekleştiren ilaç tekellerinin COVID-19 aşılarındaki patent hakları iptal edilmelidir.
COVID 19 aşısının insanlığın ortak malı olarak üretilmesi ve ücretsiz olarak bütün insanlara ulaştırılmasının önündeki en büyük engellerden olan aşı üreticisi ilaç şirketlerine karşı yaygın boykotlar ve protestolar yürütülmelidir. Doktorlar ve hastalar bu şirketlerin ürettikleri ilaçların yerine muadillerini kullanmalıdır. Başta Türkiye olmak üzere, aşı ihtiyacını karşılamak için kısıtlı bütçelerinde ağır yükler oluşturmaya zorlanan devletler, kamusal sağlık ve sosyal güvenlik kurumlarının bu boykotlara katılımını sağlamalı, ulusal sağlık ortamında yapacağı düzenlemelerle bu şirketleri ücretsiz aşı sunmaya zorlamalıdır.
İlaç şirketlerine boykot çağrısı
COVID-19 aşısında patent ve aşı ticaretinin insanlık suçu olduğunu belirten Çelik, “Fikri mülkiyet hakkı, yaşama hakkının, özgür toplumsallaşma hakkının karşısına konulamaz” diyerek, başta Pfizer ve Astra Zeneca olmak üzere aşı ticareti yapan ilaç şirketlerine boykot çağrısı yaptı.
Sendika.Org